top of page

En Önemli Strateji Sevgi

Prof. Dr. Ruhi SARPKAYA - Adnan Menderes Ünviversitesi Eğitim Fakültesi


Okul, toplumun küçük bir modeli. Sınıflar da bu bağlamda toplumu yansıtır. Sınıfta olup bitenler aslında toplumdakilere benzer. Okulların temel işlevi ise, toplumu, çağın koşullarına uygun bir şekilde uyarlamak ve dönüştürmektir. Okul, bir yandan var olan sosyo-kültürel-ekonomik kalıpları aktararak toplumun devamlılığını sağlamak isterken diğer taraftan çağın koşulları ve gereklilikleri ile değişen koşullar ve gereklilikler yönünde kazanımları öğrencilere öğreterek dönüştürmek ister. Bu işlev, kendi içinde bir paradoks oluşturur.


Kapitalist toplumlarda okullar, ağırlıklı olarak toplumsal düzeni yeniden yeniden üretirler. Bu anlamda toplumdaki olumlu ve olumsuz olgular okula aktarılır. Ancak gerek öğretmenlerin aydınlanmacı kimliği gerekse toplumsal muhalefet, okulların bu işlevine karşı savaş açar. Okulların çağın koşullarına daha hızlı uyum sağlamasını, sessizliğe karşı özgürlüğü, eleştirel düşünmeyi, problem çözücü eğitimi savunur. Öğretmenlerin ve okul yöneticilerinin çoğunluğu ise toplumun eşitsizliğini, adaletsizliğini, şiddetini, edilgenliğini, üretici olmayan tüketen bireyini-çoğu zaman farkında olmadan-yeniden yeniden üretmek için çaba harcarlar. İşte okullardaki birçok sorunun temelinde bu biçimlendirici, bireysel ayrılıklara değer vermeyen, eşitliksiz, adaletsiz eğitim anlayışı yatar.


EĞİTİM, İNSANI ÖZGÜRLEŞTİRMELİ

Öğretmenler, sınıflarındaki istenmeyen davranışlarla baş edebilmek için bu davranışların arkasında yatan temel nedenleri analiz etmeli. Öncelikle istenmeyen davranış, öğretmen için ne anlam ifade ediyor? Kritik soru bu. İstenmeyen davranış, öğrencinin haksızlık karşısında öğretmenine itiraz etmesi, anlamsız eğitime karşı çıkması ya da daha demokratik bir sınıfortamı istemesi midir? Yoksa istenmeyen davranış, öğrenmeyi engelleyen, başkalarının öğrenme hakkını elinden alan, sınıf içi etkinlikleri kesintiye uğratan davranışlar mıdır? Elbette etkili öğretmen, birinci soruya hayır, ikinci soruya evet yanıtını verir. Öğretmen sınıfı yönetirken ortaya çıkan istenmeyen davranışlara karşı kullanacağı yöntemlere karar verirken insana ve eğitime ilişkin varsayımlarına dayanır. Yetersiz öğretmene göre, insan, doğuştan kötüdür, iyilikten anlamaz, yüz verirsen şımarır, disiplin katılıkla sağlanır. Eğitim de öğrencileri, katı disiplin standartlarına göre, itaatkâr, büyüklerini sorgulamayan, eleştirel düşünemeyen, ezberci yetiştirmeli. Bu bakış açısına göre, insanlara yumuşak davranmamalı; iyi şeyler yaparlarsa ödüllendirmeli, kötü şeyler yaparlarsa da cezalandırmalıdır. Etkili öğretmene göre ise insan doğuştan ne iyidir ne kötüdür. İnsanı sosyo-kültürel-ekonomik çevresi iyi ya da kötü yapar. İnsana uygun koşullar sağlanır ve eğitilirse insan iyi olur. Bu bakış açısına göre eğitim, insanı özgürleştirmeli, eleştirel düşünen ve problem çözücü bir vatandaş olarak yetiştirmeli.


ÖĞRENCİ TOPLUMUN GELECEĞİNİN MİMARI

Öğretmenin sınıf içi istenmeyen davranışlarla baş etmede en önemli stratejisi sevgidir. Öğretmen kusursuz bir sevme ustası olmalı. Öğretmenin sevgisi, annenin sevgisi gibi karşılıksız bir sevgidir. Öğretmen, öğrencisini sever, çünkü onun toplumun geleceğinin mimarı olduğunu bilir. Öğretmen, öğrencisini sever, çünkü öğrencinin kendi ayakları üzerinde durarak meslek sahibi üretici bir yurttaş olacağını bilir. Sait Faik’in söylediği gibi “Bir insanı sevmekle başlar her şey.” Etkili öğretmen, sınıf içindeki istenmeyen davranışların özellikle şu kaynaklardan beslendiğinin farkındadır. Yaşama dönük olmayan öğretim programları, ezberci eğitim, kalabalık sınıflar, okul içi ve dışı sosyal etkinliklerin az olması, ailenin ekonomik koşullarının düşük olması, öğretmenin kendisinin yetersizliği, şiddetin medyatikleşerek sıradanlaşması, rekabete dayalı ölçme-değerlendirme, öğrencilere bağırma, onları aşağılama, onlarla alay etme, şiddet uygulama vb. sayılabilir.  Öğretmen, bu sayılan kaynaklardan beslenen şu tür sınıf içi istenmeyen davranışlarla karşılaşabilir: Gürültü yapma, arkadaşlarını rahatsız etme, onlarla alay etme, şiddet uygulama, küfür etme, kopya çekme, geç gelme, temizlik kurallarına uymama, başkasının eşyasını izinsiz kullanma, utangaçlık, yersiz kaygılanma, aşırı mükemmeliyetçilik, derse katılmama, sessiz kalma, sıklıkla hayallere dalma, aşırı akademik çalışma, görev ve sorumluluktan kaçınma vb.


ÖĞRETMEN KENDİNİ GELİŞTİRİRSE ÇOK YÖNLÜ BAKABİLİR

Öğretmen, başlıcaları yukarıda sayılan sınıf içi istenmeyen davranışlarla baş etmek için şu yöntemleri kullanabilir: Demokratik bir sınıf ortamı oluşturmak için sınıf içi kuralları ve uymayanlara uygulanacak yaptırımları öğrencilerle birlikte kararlaştırabilir. Öğretmen dersine hazırlıklı, planlı gelir ve dersinde boşluklar oluşturmaz. Dersiyle günlük yaşam arasında ilişki kurabilir. Öğrencilerin meraklarını, ilgilerini artırmaya dönük etkinliklerle derse başlayabilir. Sınıfın oturma düzenini  değişken ve esnek biçimde yapabilir. Bazı küçük istenmeyen davranışları görmezden gelebilir. Yukarıda sayılan yöntemler ve benzerlerinin etkili olabilmesi için öğretmenin öğrencisini sevmesi, onlara insanca yaşamanın koşullarını sunan demokrasiyi sınıf içinde uygulaması zorunludur. Görüldüğü gibi bir öğretmen ancak çok yönlü eğitim alırsa, kendini sürekli geliştirirse sınıf içindeki olaylara da çok yönlü bakabilir. Hem öğrencilerini hem de -bazen daha zor olan-  aileleri yönlendirme becerisini gösterebilir. Sorunları çözebilir. Böylece toplumdaki olumsuzlukları okulda yeniden üretmek yerine, toplumu dönüştürecek bireyler yetiştirebilir. Aksi takdirde hâlâ kulaklarımızda çınlayan şu öğretmen çırpınışlarını hep duymaya devam ederiz: Susuuun, konuşmayııın, dinleyiiin, otur yerinee...



KAYNAKÇA


Sarpkaya, R. (2018). En Önemli Strateji Sevgi, http://www.hurriyet.com.tr/egitim/en-onemli-strateji-sevgi-41036769, Erişim Tarihi: 18 Aralık 2018.

bottom of page